Rektörümüz, Kırıkkale Adalet Sarayı’nda Düzenlenen “Hepimizin Bir Dünyası Var” Konulu Konferansa Katıldı

Rektörümüz Prof. Dr. Ersan Aslan, Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün “Personelin Sesi Adaletin Nefesi” projesi kapsamında Kırıkkale Adalet Sarayı Konferans Salonu’nda düzenlediği “Hepimizin Bir Dünyası Var” konulu konferansa katıldı.

Üniversitemiz İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Kentleşme ve Çevre Sorunları Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Yaylı, Sıfır Atık Yönetimi Genel Koordinatörü ve Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Eray Alçığır’ın konuşmacı olarak yer aldığı konferansa Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Keskin, Kırıkkale İdare Mahkemesi Başkanı Erkan Ceylan, Kırıkkale Adalet Komisyonu Başkanı Vekili Özgür Yalçın, Kırıkkale Baro Başkanı Mutlu Korkmaz, Genel Sekreterimiz Dr. Öğr. Üyesi Şevket Evci, hakimler ve savcılar ile adliye personeli katıldı.

Çevre Haftası münasebetiyle yapılan etkinlik; Üniversitemiz Sıfır Atık Yönetimi Genel Koordinatörü ve Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Eray Alçığır’ın  konuşması ile başladı.

İnsan ve doğanın her zaman birbirleriyle etkileşim içerisinde olduğunu ifade eden Doç. Dr. Mehmet Eray Alçığır, “İnsan; canlılar, toprak, su, hava ve yer altı kaynaklarından oluşan doğal çevre ve kültürel çevre ile bir bütün halindedir. Bu noktada, insanın doğadaki varlığını sürdürebilmesi, söz konusu etkileşimi zorunlu kılmaktadır. İnsani ihtiyaç ve beklentilerin karşılanmasında süreğenlik, insanoğlunun ben odaklı yapısı ve sınırsız istekleri, zaman içerisinde insanı doğanın bir parçası olma fikrinden koparmıştır. Doğa üzerinde hakimiyet kurma fikri gelişmiştir. Zaman içerisinde insan; teknolojik ilerlemeler, sanayileşme, şehirleşme ve çarpık yapılaşmanın ürünü olan betonarme yapıların artması, nüfus artışı, aşırı tüketim ve kaynak israfı ile çevre kirliliğinin artması gibi olumsuz sonuçlarla karşılaşmıştır. Bu olumsuz sonuçlardan uzaklaşmak üzere, doğanın ve çevre koruma bilincinin tekrar hedefe oturtulması ve insanın doğanın bir parçası olduğu fikrinin yeniden hatırda tutulması sağlanmalıdır. Bu kapsamda çevre ve toplum ilişkilerinin düzenlenmesi adına “ekolojik yurttaşlık” fikri benimsenmelidir. Çevre bilinci sahibi olan kişiler, dünyamızı yakından ilgilendiren doğa ve iklim olayları gibi konularda daha duyarlı davranır ve çevre dostu yaşam biçimlerini benimser. Çevre bilinci, doğal kaynakların korunması, atık yönetimi, enerji tasarrufu, su kullanımı ve çevre kirliliğinin önlenmesi gibi pek çok konuyu kapsar. Aynı zamanda insan faaliyetlerinin çevre üzerindeki etkilerini anlamak ve bu etkileri en aza indirmek için çaba göstermeyi gerektirir. Çevre korumacılığı; çevre kirliliği yanı sıra doğada bulunan ve başta enerji olmak üzere pek çok alanda kullandığımız kaynakların giderek azalması, insanlar için korkutucu boyutlara ulaşması gibi sorunlara yönelik alınan bir önlem niteliğindedir.” şeklinde konuştu.

İnsanların çevreyi ve doğayı koruma bilinci kazanmasında eğitim ve farkındalık çalışmalarının önemli olduğunu belirten  Doç. Dr. Mehmet Eray Alçığır, “Günümüzde bireyler, çevrelerine karşı bir sorumluluk hissetmektedir ve çevreyi korumaya yönelik bilince sahiptir. Ancak bunu kolay kılacak proje ve etkinliklere katılımlarının az olduğu görülmektedir. Çevre ve doğa korumasına yönelik etkinlikleri yapan topluluklara dahil olma çabasının olmadığı da yapılan anket çalışmalarından anlaşılıyor. Elbette ki bunların en etkili yolu eğitim ve farkındalıktan geçmektedir. Özellikle anaokulundan başlayarak, davranışların kazanıldığı ergenlik dönemlerin ağırlık verilmelidir. Her kademedeki okullarda, üniversitelerde ve topluluklarda çevre bilinciyle ilgili eğitim programları düzenlenmeli ve seminerler, konferanslar gibi etkinlikler düzenlenmelidir. Çevre eğitimi verilmeli ve doğal çevrenin mevcut konumunun muhafaza edilmesi için davranış ve tutumların, kazanılan bilgi ve becerilerin arttırılması sağlanmalıdır. Çevre ile ilgili hususlar hakkında bilgilendirme, tanıtım ve eğitim faaliyetleri, kamu kurumlarına ek olarak sivil toplum kuruluşlarında da yapılmalıdır.  Farklı kaynaklarca tekrarlanabilir şekilde ve uzun süre tanıtımları içeren bilgi ve mesajlar verilmeli, öğreticilik kalıcı hale getirilmeli ve inandırıcılık bakımından hedef kitlede yeterli doygunluğa ulaştırılmalıdır. Hedef kitle mümkün olduğunca geniş bir tabana yayılmalıdır.” dedi.

Dünya üniversitelerini çevreye duyarlılık, enerji ve iklim değişikliği, atık, ulaşım yönetimi ve sürdürülebilirlik alanlarında değerlendiren UI GreenMetric Dünya Üniversiteleri Sıralama Sistemi, Sıfır Atık Yönetimi ve bu kapsamda Üniversitemizde yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Sıfır Atık Yönetimi Genel Koordinatörü ve Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Eray Alçığır, “Bugünkü sunumumuzda belirtildiği üzere aslında hepimizin sadece bir dünyası var. O dünyayı temiz tutalım, koruyalım, birlikte yaşatalım ve yarınlarımıza emanet edelim. Hepinize katılımınız, ilginiz ve sabrınız için teşekkür ediyor, saygıyla selamlıyorum.” diyerek konuşmasını tamamladı.

Program, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Kentleşme ve Çevre Sorunları Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Yaylı’nın “Çevre Sorunları” konulu konuşması ile devam etti.

Çevre kavramı ve insanın çevreye bakışının tarihsel süreç içindeki değişimini anlatan Prof. Dr. Hasan Yaylı, “Hepimizin ayrı ayrı bir dünyası yok. 8,5 milyar insanın sadece bir dünyası var. Kainatın ulaşabildiğimiz en uç noktasından baktığımız zaman zerre ebadında bir büyüklüğe sahibiz. Bu kısıtlılıklarımızın ve sınırlılıklarımızın da hangi düzeyde olduğuna dair hepimiz için fikir verici olabilir. İnsanlık, doğanın korunması ile ilgili yapılması gerekenleri bir çok platformda konuşuyor ancak kat ettiğimiz mesafe ile ilgili ciddi endişelerimiz var. Çevreyi tanımlayabilmek için bir merkeze ihtiyacımız var. Neyin çevresini bulacağımızın arayışına girince insanı merkeze koyduğumuz bir tanımla, insanı etkileyen ve ondan etkilenen her şey olarak çevreyi tanımlayacağız. Çevrenin en basit tanımı bu şekildedir. Bu tanım, bizim sadece fiziki çevremizi kapsamaz. Ekonomik, sosyal ve siyasal çevremizi vs. kapsar. Burada üzerinde durulması gereken önemli bir nokta da insanı etkileyen ve ondan etkilenen her şey olan çevrenin, belli bir denge üzere olmasıdır. Kainatta işleyen bir nizam vardır ve bu bir denge halinde devam eder. Çevre sorunu dediğimiz şey tam olarak burada karşımıza çıkıyor. Kainatın nizam içinde işlemesi için gereken kuralların bozulması, bizim çevre sorunu dediğimiz şeydir. Atmosferin, suyun, havanın, toprağın normal olarak taşıması gereken değerlerde yaşanan artış ya da azalış dengenin bozulduğuna işaret eder. İnsan var olduğundan bu yana doğal çevresine müdahale ederek yapay çevre inşa eder. İnsanoğlu tarih boyunca medeniyetler inşa ederek varlığını devam ettirmiştir. Sahip olduğu müktesebatını gelecek nesillere devredebilme niteliğine sahip olabilmesiyle de diğer canlılardan ayrılan insanoğlu, medeniyet inşa edebilmek için doğal kaynaklara ihtiyaç duyar. Ancak doğa ve insan, aynı sistemin parçalarıysa bunların herhangi birinde yaşanacak bozulma; tıpkı baş ağrısı veya kalp sıkışması yaşadığımızda vücudun diğer organlarının bundan azade olamaması gibi azade olamayacaktır. Bu ekolojik bir ilişkiyi tarif eder.” dedi.

Aydınlanma ile birlikte çevreye bakış açısının değiştiğini belirten Prof. Dr. Hasan Yaylı, ”İnsanlar tarih boyunca her zaman doğaya müdahale etmiştir ancak bu müdahaleler bir soruna neden olmamıştır. Aydınlanma ile birlikte bu noktada çok ciddi bir kırılma yaşadık. Descartes, Bacon ve Newton gibi bazı bilim insanları ve filozoflara göre doğada var olan bütün her şey, insanlığın zenginliğinin ve yaşam kalitesinin artırılması için kullanılabilecek kaynaklardır. İnsan, bu kaynakların bilgisine, sırrına erişirse bu insanın gücü olur. ‘Bilgi güçtür’ mottosu da buradan gelir. Aydınlanma öncesinde bilmeye; yaratılış gayemizi ve kendimizi anlamak, yaratıcımızı bulmak için ihtiyaç duyardık ama şimdi hükmetmek, daha fazla zenginleşmek için ihtiyaç duyuyoruz. Küresel ısınmadan iklim değişikliğine kadar gördüğümüz çevre sorunlarının sonuçlarının çok daha farklı olacağını öngörüyoruz. Yakın zamanın en büyük problemlerinden biri iklim mülteciliği ya da ekolojik göç meselesidir. Dünyada bir çok ülke bunu tartışıyor ve bununla ilgili çalışmalar yapıyor. Biz de ülke olarak gerekli çalışmaları yapmalıyız. Çevreyi ve doğayı korumak; ahlaki ve insani bir görevdir. Çevremize olumlu katkı sağlayacak bir düşünceyi, sorgulamayı zihninizde oluşturabilmişsem bu etkinlik benim açımdan amacına ulaşmıştır. Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.” şeklinde konuştu.

Konuşmaların ardından Kırıkkale Adalet Komisyonu Başkanı Vekili Özgür Yalçın ve Kırıkkale Baro Başkanı Mutlu Korkmaz, Prof. Dr. Hasan Yaylı’ya ve Doç. Dr. Mehmet Eray Alçığır’a verdikleri değerli bilgiler dolayısıyla teşekkür ederek plaket takdim etti.

Programda konuşan Rektörümüz Prof. Dr. Ersan Aslan, “Aydınlanma ve ona yol açan süreçlerden biri olan Rönesans ile ilgili az ya da çok bir şeyler biliriz. Bilinmeyen bir şey vardır. O da Rönesans aydınlarının İslam’ın Altın Çağı olarak bilinen sekizinci ve on altıncı yüzyıllar arasındaki bir dönemi hoyratça yok saymalarıdır. Örneğin, bugün kullandığımız damıtma ve arıtma teknolojilerinin kökeni bizim medeniyetimize aittir. Bununla petrol gibi bazı maddeleri ayrıştırır ve tanımlarsınız. Medeniyetimizde bilginizi ve teknolojinizi zarar vermek için kullanmazsınız fakat Aydınlanma ile gelen anlayış, dünyayı tahrip etmeye ve sadece maddi çıkarlara yönelik bir anlayıştır. Maalesef bu anlayış, bilgiyi ve teknolojiyi bu istikamette kullanmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de bir ayette mealen ‘Sizi yeryüzünde meydana getiren ve sizin orayı imar etmenizi dileyen O'dur.’ buyuruluyor. Allah, dünyayı tahrip etmemizi istemiyor, imar etmemizi istiyor. Rönesans’ın dünya medeniyetine katkıları olmuştur ancak şu an Batılıların yok saymayı nereden öğrendiklerini açıkça görüyoruz. Gazze’yi ve mazlum insanları yok saydıkları gibi. Konferansın yapılmasında emeği geçen başta Cumhuriyet Başsavcımız olmak üzere bütün arkadaşlara, değerli hocalarıma teşekkür ederim. Hepinizi, saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.” dedi.

Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Keskin, konferansa katkıları sebebiyle Rektörümüzün şahsında Üniversitemize teşekkür etti ve Rektörümüze çiçek takdiminde bulundu.

Program, toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.